Hızlı Değişimin Kültürel Ayağı (2)

dugunlerimiz

Geçen hafta başladığımız yöremizin düğünleri anlatmaya kaldığımız yerden devam edelim. Birinci gün oğlan evinde kadınlar için küçük kına, ikinci günün gecesi ise kız tarafında büyük kına olur. Kız tarafındaki kına çok canlı olur. Ortaya ateş yakılır. Delbekçiler yerini alır. Köyden yaşlı ve saygın, sözü dinlenen bir kadın cazgır olur. Eline uzunca bir değnek alır. Oyun oynayacaklara “sen, sen” diye değneğin ucuyla dürter ya da işaret eder, oyuna kaldırır. En çok oynanan türküler; sarıca buğday tanesi, kabaardıç, cevizin yaprağı, durma güzel durma, yayla yolları, eli elekli gelin, Kezban yenge, çaybaşından yar geliyor, köprüden geçti gelin ve Ortaköy yollarıdır. Genç kızlar oyuna kaldırılır. Kızlara para çevrilir. Herkes akraba oğlanlar için düşündükleri kızları oyuna kaldırıp, para çevirmeye çalışır. Bu kına gecelerine kesinlikle erkekler giremez. Erkekler çocuk dahi olsa bile yaklaşana taş atılır, kovalanır. Bazı muzip erkeklerin de akraba kadınların arasında kadın kıyafetiyle kına yerine gelmeye çalıştığı söylenir. Fark edilirse yandı çırası. Taş, alama anasının kül döktüğü yere kadar kovalanır. Kadınların eğlencesinin yanı sıra gelinliklerin de beğenildiği yer olduğu için kına geceleri büyük önem taşır. Kınadan sonra kız evinin geniş odasında kızın arkadaşlarına kına yakılır. Delbekçiler türküleriyle yakım yakarlar, kız ve arkadaşları ağlaşırlar. Yaşlıca bir kadın geline yaklaşır; “kızım istemiyorsan seni vermeyelim” der. Kız da “hem ağlarım hem giderim” der. O gece kız arkadaşlarıyla kalır.

Erkekler de kendi aralarında erkek erkeğe eğlenirler. Ortaya düğün odunundan getirilen odunlar çatılır ve büyük bir ocak yakılır. Davulcu ve zurnacılar yerini alır. Keçi derisi giymiş önüne ya çan ya kemik bağlanmış, yüzünü karaya boyamış arap elinde kül torbasını savurarak gelir. O anda kül torbasını yememek için hemen saha genişler. Kadın kılığındaki erkek, efeler, muhtar, deştimen, jandarma ve ağa gelir, bir orta oyunu sergilenir. Kıvrak zeybek, teke zortlatması, kabaardıç, ağır hava, çömlek kırdıran oyunları oynanır. Erkek gelin almadan önce kız evine gelirse semer vururlur.

Düğünlerin üç gün sürmesinin en önemli özelliği her gelene yemek verilmesidir. Yemeklerin başı keşkektir. Etli nohut, etli fasulye, kabak tatlısı, bulamaç, dutmaç, aş (bulgur pilavı), yoğurt ve mevsim yemekleri yapılır. Yemekler sinilerle gelir. Beş ya da altı kişi toplanır. Kızıl kilimin ya da karaçulun üzerine bağdaş kurarlar, tahta kaşıklarıyla yemeklerini yerler. Sonra dua ederler. Düğünde yemek yiyenlere kızılayaklar hizmet eder. Kızılayaklar düğün sahibinin yakını gençlerden oluşur. Herkes hoca ile yemek sofrasına oturmaya çalışır. Çünkü hocanın sofrasına çok yemek getirildiği söylenir. Köyün yaşlıları toprak evin önünde otururlar, düğüne gelenler yaşlıların elini öper. Sırdaş arkadaşlar damın dulunda kendi aralarında oturup sohbet ederler. Gündüzleri güreşler yapılır. Baş pehlivana tosun veya koç, ufak boy birincilerine kutmu kumaş, yenilenlere ala şeker veya Kaya inciri verilir

Yük verme ya cumartesi ya da gelin alma öncesi yapılır. Kız tarafı kızın eşya ve çeyizini oğlanın evine gönderir. Kızın yükü geldiği zaman kız tarafından iş bilir bir kadınla eşyalar oğlanın evine yerleştirilir. Öğlen sonu gelin almaya gidilir. Düğün boyunca düğün evinin en yüksek yerine asılan bayrak zaptetmesi amacıyla en gözüpek delikanlıya verilir. Eğer oğlan tarafı bayrağı, gelin almada kız tarafına kaptırırsa kız tarafı oğlan tarafına eğri eğri iş keser. Önde yaşlılar, saygın hatırlı kişiler, arkasında erkekler, onun arkasında davul zurna ve oğlanın arkadaşları, daha geride kadınlar yürür. Kız evinde de küçük bir eğlence yapılır. Yaşlılar kendi aralarında sohbet ederler, hal hatır sorarlar. Kız tarafının gençlerinin de oyuna katılmasıyla küçük bir yarenlik yapılır. Kadınlar da kendi aralarında delbek eşliğinde eğlenirler. Kız hazırlandığında gelinin beline babası dua okuyarak kuşak bağlar. Kız babasının ayağının altını öper, akrabalarıyla helalleşir. Babasıyla evden tekbir sesleriyle çıkarılır ve ata bindirilir. Kız tarafından güngörmüş bir kadınla bir erkek geline refakat eder. Gelin at ile kız evinden ayrılırken kız evi naz evi olarak gecikir. Bu ana kadar nazı çekilen kız evindekilere erkek tarafından; “ aldık gittik kızınızı, eşek tepsin yüzünüzü” diyenler olur. Kız tarafı ağlaşarak kalıverir.

Artık gelin alınmıştır. Köyün merkezine gelince oğlanın arkadaşları gelin alayını durdurur ve oyun oynarlar. Havaya ateşler edilir, naralar atılır. Gelin eve geldiğinde hemen attan indirilmez. Oğlan tarafı çağrılır. “Geline ne veriyorsunuz?” diye sorulur. Oğlanın anası, “bir köklü taş, cibili tavuk, hamur leğeni, bir zeytin ağacı veriyorum” der. Oğlanın babası da; “ buzağı, sığır, ev, elek” gibi gücü oranında bir şeyler vaat eder. Amca dayı kimler varsa onlar da çeşitli vaatlerde bulunur. Oğlanın babası atı çekene ve bayrağı taşıyana para verir. Gelin attan indirilir. Bir oyun daha oynanır. Kız evinden sonra damat ve geline ikinci defa ziynet ve para takılır. Keçi veya teke kesilir. Gelin eve girerken kapının eşiğine tara, şiş, ısıran ve maşa konur. Gelin bunları yerden alırsa iyi gelin denir. Eğer apçallayıp üzerinden atlayıp geçerse gelin dolaşık denir. İçeri girince kaynanasının başındaki dastar geline örtülür, kucağına çocuk verilir. Gün batımına yakın kesilen keçi pişirilirken hoca çağrılır. Nikâh kıyılır. Yemekler yenir. Damat ve gelin ikişer rekât namaz kılarlar. Damada hoca nasihatler yapar ve ne yapması gerektiğini anlatır.

Gerdeğe girerken damadın yakınları damadın sırtına yumruk vurarak kapıdan içeri katarlar. Geç vakit kız tarafından gelen güngörmüş bir kadın gelini görmeye gider. Gelin sabah namazıyla birlikte kalkar, akraba ve komşuların ellerini öper. Akrabalarına getirdiği hediyeleri dağıtır. Yeni evliler kendi yuvalarında yaşamlarını sürdürürler. Bu yeni aileye mutluluk dilekleriyle bitirelim. Haftaya buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık