Filistin’in Direnişi ve Bölgenin Durumu

Filistin’de İsrail’in yıllardır uyguladığı işgale karşı başlayan direniş hareketi “Aksa Tufanı” dünyanın gözünü bir kez daha bu coğrafyaya çevirdi. Aslında asırlardır gözü bu topraklarda olanlar olduğu gibi yaşananları bir türlü net göremeyen şaşılar da var. Filistin özelinde konu tartışılsa da aslında bölgenin durumunu bir bütün olarak ele almak daha doğru olur. Yüzyıllar boyu insanlık tarihinin gelişimine sahne olmuş, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bir o kadar da tarih sayfalarını yıllar süren savaşlarla doldurmuş ve halen güven ve huzurun olmadığı, savaşların, çatışmaların ve göçlerin devam ettiği, son yüzyılda dünyanın en sorunlu bölgelerinden birisinin “Ortadoğu” olarak adlandırılan bölge olduğu söylenebilir. Üzerinde yaşananlar ve kapsadığı varsayılan sınırlar kadar tanımlandığı “Ortadoğu” adı da tartışmalıdır. Literatürde geçen coğrafi çerçevesi çoğunlukla Asya kıtasının güney batısına denk düşen bölgeyi kapsamaktadır. Ancak Ortadoğu’nun sınırları konusunda bir uzlaşma yoktur.

Çeşitli sebeplerle yüzyılı aşkın süredir istikrarsızlık, gerginlik, çatışma, savaş ve işgallerin, darbe ve ayaklanmaların alanı olan Ortadoğu’da günümüzde de bu durum devam etmektedir. Doğu-Batı hattında dünya ticaretinin çağlar öncesinden gelen stratejik geçiş yolları coğrafyası ve petrol başta olmak üzere zengin doğal kaynaklarıyla günümüze kadar pazar ve etki alanları için rekabet ve kavganın sahnesi olmuş, hegemonya kavgalarında önemli bir yer tutmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasını takip eden süreçte başta İngiltere olmak üzere emperyal devletler arasında yapılan gizli anlaşmalarla yönetilmesi kolay küçük devletler kurulmuştur. Demokrasiden uzak tek adam yöneticiliği ile yönetilen ve mezhepsel çatışmaların eksik olmadığı Ortadoğu ülkelerinde, petrole bağlı oluşturulan politikalar sonucu kan ve gözyaşı eksik olmamıştır. Özellikle milyonlarca insanın ölümüne neden olan 1. ve 2. dünya savaşlarında bölge hedef konumunda olmuştur. 2. Dünya Savaşından sonraki süreçte ise İngiltere’nin, Ortadoğu’daki yerini Amerika’ya bırakmasıyla iki süper güç Rusya ve Amerika arasında soğuk savaş dönemi başlamıştır. Soğuk savaş sürecinde komünist tehdidi bahane ederek bölgeye konuşlanan Amerika, soğuk savaşın sona ermesiyle bu kez terör tehdidi retoriğiyle bölgedeki varlığını güçlendirmeye devam etmiştir.

1948 yılında Filistin’de İsrail’in devlet olma süreci ile başlayan savaş halen devam etmektedir. 1980’li yıllarda bölge İran-Irak savaşı ile uluslararası gündemden düşmezken, 1990’lı yıllar Irak’ın Kuveyt’i İşgali ve sonrasında Körfez Savaşı ile devam etmiştir. 2000’li yıllar Afganistan müdahalesi ve Irak’ın işgali ile devam etmiştir. Geçen yıllar boyunca terör örgütlerinin eylemlerinin eksik olmadığı Ortadoğu ülkeleri, 2010’lu yıllarla birlikte Suriye’de başlayan ve milyonlar insanın mülteci durumuna düşmesine sebep olan ve halen süren savaşa tanıklık etmek zorunda kalmıştır.

Ortadoğu’da yaşananlara dini, siyasi, etnik ve daha birçok açıdan değerlendirmeler yapılabilir. Özellikle, Amerika Birleşik Devletleri’nin soğuk savaş sonrasına tek kutuplu olan dünya üzerinde egemenliğinin sürmesini sağlamak üzerine kurulmuş projesi Büyük Ortadoğu Projesi, NATO, AB ve diğer uluslararası örgütlerin bölgede terör ve kitle imha silahlarınım engellenmesi, demokrasi, özgürlük götürmesi ve benzeri üzerinden bakmak gerekir. Şimdilik burada bırakalım.

Ayrıntılarıyla mevzuyu okumak isteyenler; “ORTADOĞU KAVRAMI VE ORTADOĞU’DA YAŞANAN SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE BİR MODEL ÖNERİSİ” başlıklı makaleme bakabilir.

Bu konuya yazı dizisi olarak devam edeceğiz. Tekrar buluşuncaya kadar hoşcakalın.

10.10.2023


 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık