Belediye Başkanları Nasıl Seçilmeli?

Ülkemiz idari yapılanmasında, mahalli idare kuruluşlarının önemi büyüktür. Yerel yönetim örgütleri olarak adlandırılan İl Özel İdareleri, belediyeler ve köyler, seçilerek gelen kişilerin oluşturduğu karar ve yürütme organları ile bu görevlerini sürdürürler. Belediyeler sahip olduğu yetkiler ve gerçekleştirmekle sorumlu olduğu görevler açısından idari örgütlenme içerisinde farklı bir konuma sahiptir. Belediye teşkilatlanmasında üç önemli organ bulunmaktadır. Karar organı meclis, yürütme organı encümen ve yürütmenin başı belediye başkanı. Bugünkü yazımızda; belediye tüzel kişiliğinin temsilcisi ve en üst amiri belediye başkanlarının belirlenme şekliyle ilgili yüksek lisans ödev konumu tartışmaya açmak istiyorum.

Halen, Güney Avrupa ülkeleri ve Almanya’da uygulanan Güçlü Belediye Başkanlığı Modeli ülkemizde de benimsenmiş ve uygulanmaya devam edilmektedir. Tarihsel süreç içerisinde belediye başkanlarının göreve geliş şekline baktığımızda farklı farklı yöntemlerle karşılaşıyoruz. Cumhuriyet dönemine kadar hükümet tarafından atanan belediye başkanları 1922’den itibaren meclis üyelerinin kendi aralarından seçmesi ile görev yapmaya başlıyor. 1961 anayasası ile birlikte, halen günümüzde geçerli olan, belediye başkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesi uygulamasına geçiliyor. Belediye başkanlarının görev sürelerine baktığımızda ise yine farklılıklar var. Cumhuriyet döneminde başlangıçta iki yıl çalışan başkanlar sonrasında dört yıl görevde kalmışlar. 1961 yılından 1982’ye kadar dört yıl olan süre 1982 anayasası ile birlikte beş yıl olmuş.

Yürürlükte olan mevzuata göre belediye başkanı seçilme şartları, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında kanunda düzenlenmiş ve 9. Maddede; “2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 11.  maddesinde belirtilen sakıncaları taşımamak şartıyla, yirmi beş yaşını dolduran her Türk vatandaşı belediye başkanlığına, il genel ve belediye meclisi üyeliğine seçilebilir.” İfadesine yer verilmiştir. 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu 11. maddesinde ise; ilkokul mezunu olmayanların, kısıtlıların, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanların, kamu hizmetinden yasaklıların, taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun hapis cezasına hüküm giymiş olanlar ve basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının, birinci babında yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini aleni olarak tahrik etme suçundan mahkûm olanlar, terör eylemlerinden mahkûm olanlar, Türk Ceza Kanununun 536. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı eylemlerle aynı Kanunun 537. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında yazılı eylemleri siyasi ve ideolojik amaçlarla işlemekten mahkûm olanlar affa uğramış olsalar bile seçilemeyecekleri belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere; bünyesinde farklı eğitim seviyelerinden memurlar ve işçiler bulunan belediyelerde tüm personelin amirliğini yapacak en üst yönetim kademesine seçilme ile ilgili hiçbir özel ve genel şart konulmamıştır. Belediye başkanlarının uygulamada sahip olduğu yetkilere sınır çizilmemiştir. Öyle ki, halk arasında dillendirilen yaygın bir ifadeye göre; belediye başkanları; “bir adam asamaz, bir de para basamaz.” Çağdaş yönetim anlayışına göre, oldukça güçlü yetkilerle donatılmış belediye başkanlarının sahip olması gereken yeterlilik ve niteliklerin olması kaçınılmazdır.

Belediye başkanlarının seçimler yoluyla belirlenmesi yönetme birikim ve becerisi olsun olmasın herkesin seçilebilmesine olanak sağlamaktadır. Seçimlerde ulusal siyasetin yerel seçimler üzerinde etkisi de oldukça fazladır. Belediye başkanları siyasi parti temsilcileri olarak halkın karşısına çıkmaktadır. Bağımsız aday olarak belediye başkanı seçilebilme teoride mümkün olsa da günümüz şartlarında oldukça zordur. Bu durumda iktidarda bulunan partinin aday belirleme yöntemi önem kazanmaktadır.

Seçim sisteminin olumsuzlukları karşısında başkanların atama ile göreve gelmesi sorunları çözer mi? Hayır! Böyle bir sistemde de atamaya hangi makamın yetkili olacağı ve nasıl bir süreç izleyeceği belirleyici olacaktır. Günümüz yönetim kademelerinde atama örneği oldukça yaygındır. Yerel yönetim perspektifinden bakıldığında rektörler, kaymakam ve valiler bu usul ile atanmaktadır. Belediye başkanlarının belirlenmesinde atama yönteminin tercih edilmesi merkeziyetçi anlayışı güçlendirecek ve güçlenmesi gereken yerel demokrasi anlayışını daha da sekteye uğratacaktır. Atama ile gelen belediye başkanları atamaya yetkili makamın sorumluluğunu halkın talep ve beklentilerinin önünde tutması gündeme gelecektir.

Ara dönemlerde belediye başkanlarının atama ile görev almasının, örneğin; 1980 sonrası, bazı başarılı örnekleri olsa da, demokrasinin gereği; seçim sisteminin sağlıklı bir şekilde işletilerek başkanların bizzat sorumlu olacağı halkın oylarıyla göreve gelmesidir. Ama bu noktada, belediye başkanlığı seçimlerine katılabilmek için yöneticilik eğitimi ve asgari teknisyenlik düzeyinde, inşaat, harita, planlama vb. teknik mesleki yeterlilik istenebilir. Siyasi partilerin adaylar üzerindeki mutlak belirleyiciliği de tartışılması ve yeniden düzenlenmesi gereken hususlardandır.

Sonuç olarak, vasıflı, yönetim becerisine sahip nitelikli belediye başkanlarının seçilebilmesine olanak sağlayacak yeni bir sistem yerel yönetimi güçlendirecektir. Güçlü bir yerel yönetim yapısı da ülkemizin genel yönetim anlayışı başta, demokrasi ve kalkınma olmak üzere birçok alanda olumlu etki yapacaktır. Yeni yazılarda buluşuncaya kadar, sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Yukarı Çık