Yeniden Büyük Türkiye ve Erbakan

‘Yeniden Büyük Türkiye’ ve ‘Yeni Bir Dünya’ idealine ömrünü veren muhterem insan, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hakk’ın rahmetine kavuştu. Yaptıklarıyla ve yapmak istedikleriyle yarım asırlık bir mücadelenin canlı örneğiydi. Fikirlerinden ve ideallerinden ziyade cımbızlanmış ifadeleriyle gündeme ancak gelebilen Erbakan hoca hakkında ebediyete intikali ile birlikte çok şeyler söylenecek ve birçok bilinmeyenleri gündeme taşınacaktır. O, adı ile değil de soyadı Erbakan ile anılması başta olmak üzere öğrenim hayatıyla, hitabetiyle, yaşam tarzı, gerçekleştirdikleri ve idealleriyle farklı bir lider olarak tarihe geçmiştir.

Her ne kadar yerel şartlar gereği siyasi çatısı altında aday olamamış olsam da, üzerimde büyük tesiri ve katkısı bulunan Erbakan hocam ile ilgili paylaşmak istediklerim var bu yazıda. Ankara’da bulunduğum dönemde Milli Gençlik Vakfı’nınkiler başta birçok etkinliklere katılma fırsatı buldum. Bir de Altınoluk sohbetleri. Erbakan hocanın her sahada çalışması vardı. Gazete, dergi, televizyon, dernek, vakıf, sendika ve tabii ki en çok önem verdiği siyaset. Cemaat yapısı yoktu. Sadece şu gazete veya bu televizyon değil her gazete ve derginin okunması, ideolojik yaklaşımın olmaması en önemli nokta idi. “Kendinizi iyi yetiştirin” ile başlayan “hangi işi yapıyorsanız yapın, ama en iyisi siz olmak için çalışın” ile devam eden bir silsile vardı. “Mesleki alanınız dışında mutlaka bilgisayar, bir yabancı dil öğrenin ve bir kültürel uğraşıda kendinizi geliştirin ama bunları ahlak ve maneviyatla tamamlayın” diyen bir anlayış bir ideoloji olamaz. Olsa olsa bir yaşam tarzı olur.

Erbakan hocamın hayatına baktığımda Hz. Yusuf aklıma gelir. Kur-an’ı Kerim’de geçen kıssada Yusuf peygamber’in hayatı bir döneme kadar sürekli çile içinde geçer. Kardeşleri zulmeder, iftiralara maruz kalır. Ama sonunda mutlu ona ulaşır dünyada. Almanya’da dizel motorlarda püskürtülen yakıtın tutuşmasının matematiksel anlatımını yaptığı tez ile leopar tankları konusunda araştırma başmühendisi olarak görevlendirilen Erbakan, ülkesinin motor ithalatını sonlandırmak için, uzun yıllar Pancar Motor olarak kullanılan ve bilinen motorları imal edecek fabrika Gümüş Motor’u kurar fakat başına gelmeyen kalmaz. İthalatçılar zararına satış yapma pahasına engel olurlar. O dönem, bu konularda yetkili Odalar ve Borsalar Birliğine geçer. Bu kez engel siyaset çıkar karşısına. Akademik anlamda önünde geniş bir saha olmasına rağmen, meşakkatli ve en küçük hatanın bile ağır bedellerle ödetildiği siyasete adım atar. Halkın önüne çıkar. Asıl çilesi işte o zaman başlar. Düşmanları artar. Sürekli, engellenir, yasaklanır ve inanılmaz ihanetler yaşar. Hayatı boyunca takatin kesilinciye kadar çalışılması gerektiğini vurgulayan Erbakan hoca yılmaz, ilk yerli otomobil çalışması Devrim başta olmak üzere, yerli ağır sanayi ve ekonomisi güçlü bir Türkiye için çalışmaya devam eder. Kıbrıs Barış Harekâtı ve D-8 ile dünya gündeminde yer alır. Kurduğu teşkilatlar ve yetiştirdiği insanlar tüm ülkede söz sahibi olur. Hedefi daima büyük tutar ve tüm insanlığın huzur ve saadeti için çalışılması gerektiğine işaret eder. Ancak, büyük insanların değerlerinin öldükten sonra anlaşıldığı ülkemizde, Erbakan isminden köşek bucak kaçıldığı, telaffuz etmekten bile korkulduğu dönemlerin yaşandığı, kendisinin çalışmalarının ne kadar anlatılmış ve ne kadar anlaşılmış olduğu ortadadır. Aklıselim bir değerlendirme, Erbakan hocanın her şeyi ahirete bıraktığını göstermektedir.

D-8’in kuruluşu ile ilgili olarak Erbakan; “20. yüzyılın en önemli olaylarından birisi ve 20. yüzyılın 21. yüzyıla en kıymetli hediyesidir. D-8’lerin kurulması baştan sona harplerle ve çatışmalarla geçen 20. asrın sonunda, aydınlığa açılan bir kapı gibidir. Dünyada artık huzur, barış ve saadetin tesisi için, bir an evvel yanlışlardan vazgeçilmesi doğrulara dönülmesi ve yeni bir dünyanın kurulması gerekmektedir ve D-8 hareketi bu manada bir çalışma olarak değerlendirilmelidir. İnsanlık 20. asırda cereyan eden olaylardan ders alıp bir kez daha hataya düşmemek için şunları esas almalıdır; materyalizm değil maneviyatçılık, çatışma değil diyalog, çifte standart değil adalet, tekebbür değil eşitlik, sömürü değil işbirliği, baskı ve faşizm değil insan hakları, özgürlük ve demokrasi” demişti. Aynı düşüncelerle, yeniden büyük Türkiye’nin, barış ve huzurun tesis edildiği yeni bir dünyanın kurulması temennileriyle, yeni yazılarda görüşmek üzere, hoşcakalın.

Yukarı Çık